14 Aralık 2014 Pazar

Hesabım Kalmasın Mahşere


Bilmeyerek yapmış olması ne yaptığı hatayı hafifletiyordu ne de Alper’in kırılan kalbinin acısını dindiriyordu. Alper’in kalbi kırılmıştı ve biz kırılan bütün kalplerin hesabını sormaya gelmiştik. Herkesin zayıf olduğu bir noktası vardır. Ve Alper bu noktadan vurulmuştu.

Alper. Can'dan  olma, Rahime'den doğma. Yolda yürürken gördüğünüz elleri ceplerinde dolaşan hüzünlü delikanlı. Biz. Kalbi kırılan insanlar için toplanan birkaç genç. İntikam amaçlı. Herhangi bir kar amacımız yok. Ve bizden kimsenin haberi yok.

Alper bizim yakın arkadaşlarımızdan biri. Pek konuşmuyor. Konuşmamayı tercih ediyor. Onu bu yüzden sorgulamıyoruz. Buna hakkımız yok.

Alper'in neler yaşayarak bu yaşa geldiğini çok geç öğrendik. Sürekli annesinin babasını, yada babasının annesini öldüreceği düşüncesiyle büyümüş. Evden gitmek istemiş yapamamış. Çünkü bazı sorumluluklar alabilmek için ayaklarınızın üzerinde durabilmeniz gerekir. Alper o gücü hissetmemiş kendinde. Sonra annesi de ölmüş babası da. Ölüm,kaçınılmaz son.

Biz de çok sıkıntı çekerek geldik bu yaşa. Biz.yani kırılan kalplerin hesabını sormak için toplanan gençler. Aslında biz aynı mahallede büyüyen,beraber futbol oynayan, mahalle maçı yapan çocuklarız.bir şeyler için mücadeleye etmeyi o yaşlarda öğrendik. Birbirimiz için mücadele etmeyide. Hesap sormaya karar verişimiz de o yıllara dayanıyor. Fırat'a karne hediyesi olarak top almıştı babası. Fırat da bizi topuyla oynatır, maçları onun topuyla yapmamıza izin verirdi. Biz de mahalle maçlarından önce antrenman yapardık. Kazanmak için çalışmak gerektiğini de o yaşlarda öğrendik. Ama o zaman 30 yaşında olan Aykut (o zamanlar Aykut abi derdik çünkü henüz bizim kalbimizi kırmamıştı. Kalbinizi kıran birine saygı göstermeyiniz!)  topumuzu patlattı mahallede ses yapıyoruz diye. Ve Fırat'ın kalbi  kırıldı. Ağladı. Bizde o gün söz verdik birbirimize,  kırılan bütün kalplerin hesabını soracağız diye.

Oturmuş beraber çay içiyorduk. Gidesim var dedi Alper. Farklı yerlere, farklı ülkelere. Gezmek istiyorum fakat bunları yapabilmem için para gerek dedi. Para.İnsanoğlunun en boktan buluşu. Takas en iyisiydi. Şaşırtıyordu bizi bugün. Böyle içini dökmesine bizimle uzun uzun konuşmasına alışkın değildik. Ama hoşumuza gidiyordu onun konuşması.O konuşsun diye biz susuyor, susacağını anladığımızda sorular sorup konuşmasını sağlamaya çalışıyorduk. Sonra birden durdu. Sanki bir şey bulmuştu. Bir şey icat etmişti. Daha önce kimsenin düşünmediği bir şey düşünmüştü sanki. Biz dedi niye yaşıyoruz? Neden geldik dünyaya? Neden kimse yaşamak isteyip istemediğimizi sormadı? Ölünce her şey bitiyor mu?

Bitiyor ya da bitmiyor onu bilemiyoruz Alper. Çünkü hiç ölmedik. Hiç yaşamadığı bir durumun neler getirdiğini nasıl bilebilir kı insan? Bilemiyor Alper.

Sen çok konuşmazdın noldu sana? Gezmek mi istiyorsun. Gezemezsin. Çünkü paran yok Alper. Burda böyle geçmek zorunda hayatın. Elinden ne gelir ki. Hiç bir şey. Ellerini ceplerine sokup yürümekten başka ne gelirki elinden. Bunları düşündüğünü bilmiyorduk. Biz bunları yıllardır düşünüyoruz Alper ama cevabını bulamadık. Hala düşünüyoruz. Ama cevabı olmayan sorular bunlar sanırım Alper. Annen ya da baban geri gelseydi onlara sorardın ölümün nasıl bir şey olduğunu.

İşte bu zayıf noktasıydı Alper'in. Bu işte ustalaşmıştık artık. Alper'in kalbi kırılmıştı bunu rahatlıkla anladık. Ve buna neden olan bizden biriydi. Farkında değildi kalp kırdığının. Ama bu neyi değiştirirdi ki?
İnsandan önemli hiçbir şey yoktur dünyada. Ve onun kalbini kırmak kadar da kötüsü yoktur.  Bilmeyerek yapılsa bile. Dikkatli olmak gerek. Tıpkı karşıdan karşıya geçerken olduğu gibi. Ama intikam almak bir çeşit cezaydı.

Fırat'tı Alper'in canını acıtan. Yola beraber başkoyduğumuz Fırat. Ondan nasıl intikam alacaktık? Çok düşündük ve onu çocukluk günleriyle vurmaya karar verdik. Aykut'u gidip bulduk. Çıkardık Fırat'ın karşısına.
-Ben Aykut abin
-Abim  değilsin sen benim. İnsan hayatının en güzel, en saf, en temiz zamanlarını hatırlatıyorsun bana. Bu özlem başımı ağrıtıyor, kalbimi acıtıyor.

Aykut'un Fırat'a çocukluk günlerini özleteceğini biliyorduk. Böylelikle Fırat'a da yaptığı yanlışın cezasını ödetmiş olduk.



kara kedi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder